Vals Im Bashir

1 Temmuz 2014


Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba dostlar. Farklı sebeplerden dolayı bir türlü yazma fırsatı bulamadım, fırsat bulduğum zamanlarda da içimden yazmak gelmedi doğrusu. Bu iki şartı da sağladığım ender vakitlerden birinde, genelde yazdığım anime ve dizilerin dışında bir şeyden, bir sinema filminden bahsedeyim dedim.


Lübnan’da yaşanan katliama tanık olan eski bir askerin savaşa ve katliama dair anılarının peşine düşmesini anlatan Vals im Bashir, yani Beşir’le Vals, savaşa dair yapılmış en etkileyici filmlerden biri. Savaşın içerdiği vahşeti ve bunun insan zihninde bıraktığı hasarı ele alan film, hem yönetmen hem de ana karakter Ari Folman’ın kendi kişisel deneyimleri ve bakış açısından yola çıkılarak oluşturulmuş.


Filmin başında ana karakterin gördüğü kabuslar ve kayıp olan savaş anıları ile savaşın insan psikolojisine yaptığı yıkıcı etki gözler önüne serilmiş. İlkel ve vahşi yönümüzü tetikleyen savaş ortamının, sonrasında hatırlanmak dahi istenmeyen sonuçlar doğurduğuna değinerek, insan psikoloji üzerine de birtakım ilginç bilgiler verilmiş. Özellikle hafızanın canlı olduğu, anılarda boş kalan veya silinen kısımları kişiye en uygun şekilde, sahte anılarla doldurduğu bilgisi son derece ilginçti. Buradan, anılarının peşindeki Folman’ın da daha genç yaşta tanık olduğu vahşeti kaldıramayıp, kendi ruh sağlığı açısından hafızasının savaşa dair anıları sildiğini söyleyebiliriz.


Filistinli mültecilerin Hristiyan Falanjistler tarafından katledilişleri sırasında İsrail güçlerinin olayların farkında olmalarına rağmen müdahalede gecikmeleri ve İsrail yanlısı Falanjistlerin her yaştan Filistinliyi acımasızca öldürmesi, ister istemez güç ve otorite ile birlikte vicdani değerlerin köreldiğini ve insanın acımasızlaştığını ortaya koyan Milgram Deneyini akla getiriyor.

Filmde en çok dikkat çeken noktalardan biri de, tezat unsurların beraber işlenerek anlatımın kuvvetlendirilmesi. Savaş görüntülerinin ardından duyulan yüksek tempolu bir şarkı veya savaşın en gerçekçi anlarını gösteren bir sahnede fon müziği olarak vals dinletilmesi buna örnek olarak gösterilebilir. Özellikle filme de adını veren, dev Beşir posterlerinin altında vals eşliğinde dans edercesine, etrafa ateş eden İsrail askerinin olduğu sahne, bu zıtlığa rağmen filmin en dikkat çekici ve akılda kalıcı sahnelerinden biri. Farklı sahnelerin arka arkaya sıralanması ve müziklerle desteklenmesi seyircide güçlü bir etki yaratıyor. Beklenmeyen geçişlerin ardından oluşan şaşkınlık izleyenlerin dikkatini canlı tutmakla beraber, savaşın yarattığı karmaşa ile savaşa rağmen hala görülebilen insani hallerin zıtlığını vurguluyor.


Son kısımda filmin animasyondan çıkıp gerçek görüntülere dönüşmesi, filmde psikologun anlattığı fotoğrafçıya dair hikayeyi anımsatıyor. Savaş boyunca gerçeklikten kaçarak objektifinin arkasına saklanan fotoğrafçının kamerasının kırılması sonucu gerçekle yüzleşmesi gibi, bizlerde anlatılan onca şeyin gerçekliğine rağmen, film boyunca izlediğimiz animasyon çizgilerinin arkasına saklanıyoruz ama son kısımla birlikte, yaşanılan vahşetin gerçekliği yüzümüze çarpıyor ve üzüntü, dehşet gibi birçok duyguyu aynı anda yaşıyoruz.

0 yorum:

Yorum Gönder