Beni düşündüren, hakkında teoriler üretip kafa patlatabildiğim animeleri kesinlikle çok seviyorum. Bunu iyice anladım. Mawaru Penguindrum da işte tam bu tarz bir anime. İzleyicilerinin saksılarını zorlamalarına neden olan türden. Mawaru ilk yayınlandığından beri izlemek istediğim ama bir türlü izleyemediğim bir seriydi. Dürüst olmak gerekirse, başta türlerinin arasında "tuhaf" etiketinin bulunması ve isminde "penguen" ifadesinin geçmesi nedeniyle seriye karşı bir önyargım vardı. İşte bir başka saçma anime daha diye düşünmüştüm. Ama sonrasında okuduğum olumlu eleştiriler Mawaru'yu "sadece adı bilinen animeler" kategorisinden alıp "izlenecekler"e yerleştirmeme neden olmuştu. Yine de işten güçten (tembellikten de olabilir :D ) bir türlü izleyemedim tabii. Okulların tatile girmesi isteyip de izleyemediğim animeleri izlemek için iyi bir fırsat oldu. İlk olarak Mawaru Penguindrum'ı izledim ve baya da beğendim. Hatta daha önce izlemediğim, hep ertelediğim için kendime kızdığımı bile söyleyebilirim.
Mawaru Penguindrum, 2011 yapımı, dram, gizem, doğaüstü(supernatural), tuhaf ve komedi gibi tür etiketleri olan 24 bölümlük bir seri. Mawaru'nun genelde büyülü kız(mahou shoujo) türünde olduğu zannedilse de öyle değil. Seride değişim geçiren bir kız olduğu doğru ama bu kızımızın hiç de öyle kahramanlık yapmak gibi bir derdi, gayesi yok. Brain's Base stüdyosundan çıkan serinin yaratıcısı ise Sailor Moon ve Utena'dan tanıdığımız Kunihiko İkuhara. Bu da Mawaru Penguindrum'ın bazı noktalarda neden Sailor Moon'a benzediğini açıklıyor sanırım.
Mawaru Penguindrum'ın konusu ise şöyle:
Hikaye, Kanba ve Shouma adlı ikizler ve onların kız kardeşleri olan Himari etrafında şekilleniyor. Himari'nin sağlığı iyi değildir ve fazla ömrü kalmamıştır. Üç kardeşin akvaryuma gittikleri bir gün Himari bayılır ve o gün hastanede hayatını kaybeder. Kanba ve Shouma üzüntü ve çaresizlik içindeyken bir mucize gerçekleşir ve Himari canlanır. Mucizeye neden olan şey ise akvaryumdan aldıkları penguen şeklindeki şapkadır. Himari şapkayı taktığında bambaşka birine dönüşür ve eğer kardeşleri Himari'nin yaşamasını istiyorlarsa Kanba ve Shouma'nın "penguindrum" denilen şeyi bulmaları gerektiğini söyler. Böylece iki kardeş, ne olduğunu dahi bilmedikleri penguindrum'ı aramaya başlarlar.
Hikaye anlatımını ve atmosferi göz önüne alırsak Mawaru'yu kendi içinde iki kısma ayırmak mümkün. İlk kısım daha çok penguindrum arayışıyla geçiyor ve seriyi farklı kılan unsurları henüz bu kısımda göremiyoruz. Daha çok ikinci kısma yönelik bizi motive eden ve merakımızı tetikleyen bölümlerden oluşuyor. Tabii bir de üç kardeşin dışında bir diğer önemli karakter olan Ringo ile bu kısımda tanışıyoruz. Benim Mawaru'yu bu denli sevmemi sağlayan ikinci kısım ise konunun işlendiği asıl yer ve ilkinden daha karanlık bir atmosfere sahip.
Hani bizde bir söz vardır, "kader ağlarını örmüş" deriz. İşte Mawaru'daki durum da aynen böyle. Her ne kadar seri, birbirine dolanmış kaderleri bize hemen göstermese bile, daha ilk bölümden kaderle ilgili büyük sözler söyleyerek ne tarz bir anime olacağı konusunda bize bazı sinyaller veriyor. Bu seriyi sevmemdeki nedenlerden biri de bu: içinde az da olsa kaderle ve hayatla ilgili felsefe barındırması, insanları düşündürmesi. Karakterlerin kaderlerini sorgularken sordukları sorular hem o kadar basit hem de o kadar temel ki, biz de kendimizi onlar gibi kader üzerine düşünürken buluyoruz.
Seri tabii ki sadece kader kavramı üzerine düşüncelerden oluşmuyor. Animeye genel bir hareketlilik hakim. Önce penguindrum arayışı, ardından üç kardeşin geçmişleriyle hesaplaşmaları ve Himari'nin ölüme bu denli yakın oluşu serinin aksiyon ihtiyacını karşılarken, her bölüm sonunda artan soru işaretleri de merakımızı tetikleyip seriye karşı olan ilgimizi arttırıyor.
Ama bunların dışında Mawaru'yu benim için özel kılan en önemli şey, yaptığı sistem eleştirisi. Seri "sosyal mesajımızı da verelim tam olsun" kafasından farklı olarak hiç kasmadan, başarılı bir şekilde toplumu ve artık çürümüş olan insani değerleri eleştiriyor. Bunu da hikayenin bütünlüğünü bozmayacak bir şekilde, eleştiriler ve göndermeler sırıtmayacak bir biçimde yapıyor. Kullandığı kutu metaforuyla günümüz insanının nasıl da köşeye kıstırıldığını ve yalnızlığını anlatırken; çocuk ızgarası (child broiler) sayesinde de kaybedilmiş veya terk edilmiş bireylere dikkat çekiyor. Değerlerin anlamını yitirmesinin sebep olduğu tüm bu olumsuzlukların sonucunda gelen karamsarlık ve amaçsızlığın ise bizi insanlık tarihinin en başına, Adem ile Havva'ya götüren bir başka metaforla çözülmesi ise düşündürücü.
Mawaru'nun bana göre eksik yanları da var. İlki, ustaca oluşturulmuş düğümlerin çözümü sırasında hikayeyi takip etmekteki zorluk. Ayrıca seri amaçladığı şekilde izleyicisini düşündürüyor, evet ama bu amaç uğruna o kadar çok cevaplanması gereken soru işareti birikiyor ki, anime bittiğinde bile tam olarak istediğimiz cevapları alamıyoruz. Bence bunun nedeni, Mawaru'yu oluşturan ekibin zihinlerinde yarattıkları dünyayı izleyicinin anlayabileceği şekilde seriye yansıtamamaları. Onların akıllarındaki büyük ve kusursuz resmi göremiyoruz. Bazı pürüzler kalıyor. Yani Lost misali, finalden sonra dahi akılda kalan soruları yanıtlamak için, "bu aslında şu demek", "orda şöyle oldu çünkü.... " gibi açıklamalara ihtiyaç duyuyoruz. Kısacası, animenin barındırdığı iyi düşünülmüş karmaşa sıradan bir anime izleyicisine fazla gelecek türden.
Açıkcası türü "tuhaf" olan ve içinde koşuşturup duran 3 penguen barındıran bir animeye göre, bana beklediğimden fazlasını veren bir seri oldu Mawaru Penguindrum. İyi düşünülmüş hikayesiyle, müzikleriyle, sistem eleştirisi ve göndermeleriyle beni etkilemeyi başardı. İzlemenizi tavsiye ederim.
Notum: 9/10
2 yorum:
Yazın için teşekkürler. Sekmelere kaydedip seri bitince okuyacağım demiştim. '' Mawaru'yu oluşturan ekibin zihinlerinde yarattıkları dünyayı izleyicinin anlayabileceği şekilde seriye yansıtamamaları. Onların akıllarındaki büyük kusursuz resmi göremiyoruz.'' Aynısını düşünüyorum. Yalnız olmadığıma sevindim.
@PanWFP Öncelikle yorumunuzu bu kadar geç farkettiğim için özür dilerim ve yorumunuz için teşekkür ederim. Gerçeği söylemek gerekirse, son dönemde okuldan ve bir sürü gereksiz ıvırzıvırdan dolayı bir bloğum olduğunu dahi unutmuştum :D Uzun zaman sonra tekrar buralara uğradığımda yeni bir yorumla karşılaşmak, üstelik bu yorumun benim çok sevdiğim ama yeterince ilgi görmediğini düşündüğüm bir seriye yapıldığını görmek sevindirdi. Mawaru'yla ilgili olarak ise; serinin son kısmında mevzunun anlaşılması zor biçimde sonlanması bence içerdiği çok sayıdaki sembolik anlatı ve göndermelerden kaynaklanıyor. Özellikle bizim gibi Japonya dışındaki izleyicilerin araştırmadıkça anlaması mümkün olmayan ama doğal olarak kendi vatandaşlarının bağlantı kurabileceği gerçek olaylardan ilhamlar alınmış. Örneğin metro hattındaki terör saldırısı gibi. Gerçi ben hala serinin daha açık bir şekilde çözümlenebileceğine inanıyorum ama bu şekilde olması da onu anlayıp ondan bir şeyler çıkarabilecek iyi bir izleyici kitlesine ulaşmasına vesile oldu sanırım.
Yorum Gönder