Herkese merhaba!
Uzun zaman oldu, farkındayım. Sanki blogda ilk yazımı yazıyormuş gibi hissediyorum. Biraz heyecan, biraz stres... Bu arada uzun zaman dedim ama malum, zaman göreceli bir kavram. Kimi blogger için birkaç hafta, belki de birkaç ay blogda paylaşım yapmamak uzun bir ara vermek iken, benim aralarım da böyle senelerle ifade edilir cinsten işte. Aslında ara vermek falan değil de, acaba unutmak mı desek? Utanarak itiraf etmeliyim ki okuldu ve bir sürü gereksiz saçmalıktı derken bir blogum olduğunu dahi unutmuşum. Geçen hafta yakın bir arkadaşımın (ve blogumun bir numerolu takipçisinin) "ya senin bi' blogun vardı, ne oldu ona? uzun zamandır paylaşım yapmıyorsun" ikazıyla beraber yeniden buralara uğradım. Tabii ki ilk iş olarak önce eski yazılarıma bir göz attım. Onları yeniden düzenleyip imla ve noktalama hatalarını gidermeye çalıştım. (Sanırım bir virgül fetişisti olabilirim. Yoksa bir insan niye her üç kelimede bir virgül kullanır ki?) Anlayacağınız önce blogun bi' tozunu aldım, temizledim.
Zaten bir tek Kuriyama'yla ben şu blog olayını çözemedik |
Aslında son zamanlarda izlediğim en güzel dizilerden biri olan Skam'dan bahsetmek için oturmuştum klavye başına ama olay Sokrates'in Savunması'na döndü. Blogumu sevmeme rağmen yeterince ilgi göstermediğimden iç dünyam savunmaya mı geçti acaba? :D Neyse... Bu da böyle bir "merak etmeyin yaşıyorum" yazısı olsun. Eski paylaşımlarımın sonunda da hep vaat edilmiş ama yazılmamış yazıların olduğunu biliyorum ama yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Geleneği bozmayalım ve yazıyı yine bir vaatle bitirelim. Bir sonraki yazımda Avrupa'da hatta Amerika'da oldukça beğeni toplayan bir Norveç dizisi olan Skam'ı yazmayı düşünüyorum. Oslo semalarından görüşmek üzere.