Döndüm! Uzun bir aradan sonra bloguma yeniden bir şeyler yazmak gerçekten güzel. Kimi zaman okul ve sınavlar, kimi zaman ise içimden gelmediği için yazamadım. “Mutlaka bir şeyler yazmalıyım” diye kasmak bana biraz saçma geliyor. *_*
Bloga yazı yazmadığım süre boyunca bol bol film, dizi ve anime izledim. İzlediğim animelerden biri de bu yazının konusu olan 2011 yapımı bir Studio Ghibli filmi olan From Up on Poppy Hill. Orjinal adı Kokuriko-zaka Kara. (Anlamı "Kokuriko Tepesi'nde" imiş) Hayao Miyazaki'nin oğlu Goro Miyazaki'nin ikinci filminde baba Miyazaki de filmin senaryo kısmında çalışmış. Filmle ilgili kısa bilgimizi de verdik, şimdi biraz konudan bahsedelim.
Hikaye 1960'lı yıllarda Yokohama şehrinde geçiyor. Ana karakterimiz Umi Matsuzaki akrabalarıyla birlikte tepedeki bir evde yaşayan liseli bir genç kızdır. Annesi yurt dışında öğretim görevlisi olarak çalışmakta, kaptan olan babası ise yıllar önce Kore savaşında hayatını kaybetmiş. Umi babasının anısını yaşatmak için her sabah bahçelerindeki bayrak direğine bir çift flama asıyor. Annesinin ve babasının yanında olmayışı nedeniyle evdeki bir takım işleri üstlenmiş; yemek pişiriyor, kardeşleriyle ilgileniyor ve aynı zamanda da okuluna devam ediyor. Okulda Shun adlı bir çocukla tanışıyor. Shun ve arkadaşları okulda "Latin Köşesi" olarak bilinen kulüp binalarının yıkılmaması için uğraşıyorlar. Filmde bu uğraş ile birlikte Umi ve Shun'un arasındaki ilişkiyi izliyoruz.
Film uzun süren savaşlar sonrası toparlanmaya çalışan Japonya'yı resmediyor. Düzenlenen 1964 Tokyo Olimpiyatları adeta Japonların dünya düzenine yeniden kabulünün sembolü gibi. Tüm ülkede başlayan yenilenme, daha doğrusu batıya ayak uydurma hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkan "gelenek-modernite" ve "eski-yeni" çatışmaları filmde öğrenciler ve kulüp binası üzerinden son derece güzel bir şekilde anlatılmış. Aynı zamanda filmde dönemin Japonya'sında kadının toplumdaki yeri ve rolüne de değiniliyor. Bu sebeplerden dolayı filmin söz konusu dönemdeki Japonya'yı iyi bir şekilde resmettiğini söyleyebiliriz.
Tüm Ghibli filmlerinde olduğu gibi çizim ve renklendirme son derece başarılı. Özellikle kulüp binasıyla ilgili ayrıntılar çok iyi çizilmiş. Karakter çizimleri de tahmin edeceğiniz gibi diğer Ghibli filmleriyle aynı. Kullanılan müzikler güzel ve anlatılan dönemin havasına uygun.
Sanırım felsefe okumam nedeniyle olacak, filmde en sevdiğim sahnelerden biri münazara sahnesiydi. Münazara sırasında yapılan ufak demokrasi eleştirisi bence oldukça hoştu. Bunun dışında ilk aşkın saflığı çok güzel bir şekilde anlatılmış. Sonradan karmaşık bir hale gelen ilişkilerine rağmen iki gencin kendi duygularını anlamaya çalışmaları, doğru olanı arayışları ama tüm bu süreçte yaşadıklarından ve kendi duygularından utanmamaları çok güzeldi.
Filmle ilgili bazı olmamış noktalar da var. Film 60’lı yıllarda kadın olmak, ilk aşk, toplumsal değişim süreci, farklı görüşlerin çatışması gibi çeşitli konulara değinmesine rağmen hiçbirini derinlemesine ele almıyor. Böyle olunca da film bittiğinde izleyicisinde derin etkiler bırakamıyor. Oysa Ghibli filmlerinin en bilinen yönü budur. Film bittikten sonra dahi kalpte uzun süre yer edecek, belki de hiç silinmeyecek çok güzel bir sıcaklık bırakmasıdır. Oysa bu filmimizde o sıcaklık çok uzun ömürlü olmuyor. Her birinden ayrı ayrı hikayeler yazılabilecek konuların birbirine harmanlanması noktasında biraz çekimser kalınmış. Film sanki çok daha iyi olabilecekken "yok biz böyle iyiyiz" demiş ve mütevazi kalmayı tercih etmiş gibi duruyor.
Ghibli etiketinden de belli olduğu üzere From Up on Poppy Hill(Kokuriko-zaka Kara) ortalamanın üzerinde iyi bir film. Her ne kadar bazı eksikleri olsa da atmosferiyle, çizimleriyle ve müzikleriyle kendisini keyifle izletiyor. Ghibli filmlerini sevenlerin izlemesini tavsiye ederim.