İlk Mim'im :)

22 Mart 2012


Mimlenmişim yahu :D  Bir heyecanlıyım ki sormayın, çok sevindim!  Mikal Zia'ya teşekkür ederim. Sayesinde ilk mim yazımı yazıyorum. :)

Mim 1: En Sevilenler

1.En sevdiğin şeyler nelerdir, nelerden hoşlanırsın?
Sanırım en sevdiğim şeylerin başında uyumak geliyor. (evet, acık tembelim :D ) Bunun dışında abur cubur eşliğinde evde film izlemeye bayılırım. Ve tabiki haftasonu kahvaltıları... (Özellikle) cumartesi günü biraz geç saatte kalkıp, çaydanlıktaki tüm çay bitene kadar yavaş yavaş yaptığım o kahvaltılar asla vazgeçemeyeceğim şeyler arasındadır. Aslında bu soruya verilecek çok cevabım var ama ilk mim heyecanından mıdır nedendir, şimdilik sadece bunları yazabiliyorum.

2.Bilgisayarda vaktini nasıl geçirirsin?
Son zamanlarda bilgisayar başında öyle pek fazla vakit geçir(e)miyorum. En fazla yarım saat birkaç siteye bakıp hemen çıkıyorum. Ama bilgisayarımı her açışımda mutlaka Facebook'a bir on dakika göz atarım, ama birçokları gibi Facebook bağımlılığım yoktur. Sonra mutlaka bir-iki haber sitesine de bakarım. Gündemi takip etmeye çalışırım. Bazen ekşi sözlüğe uğrarım, bazı başlıkları okurum. Sonra anime indiririm. Şu torrent şeysinden çok anlamadığımdan tek tek siteleri dolaşıp indirme linkleri ararım. (sonra bulduğum linkler kırık çıkar ve ben çıldırırım :D )


3.En sevdiğin filmler? 
Çok fazla film var. Hangisini yazsam bilemedim. Mesela The Lord of the Rings serisini çok severim. Aynı şekilde Amélie'yi ve Miyazaki filmlerini de severim. Bugün okulda arkadaşlarla da konuşmuştuk hatta, son senelerede izleyip en beğendiğim filmi sormuşlardı, bende Black Swan demiştim. O da çok başarılı bulup sevdiğim filmlerdendir.



4.Şu sıralar almak istediğin şeyler? 
Kulaklık... Kulaklıkları bozma gibi bir özelliğim var sanırım çünkü en fazla 3 ay dayanabiliyorlar. Neden bozulduklarıda belirsiz. Düşürmüyorum, kablosuna dikkat ediyorum, her türlü hürmeti gösteriyorum ama nafile, yine de bozuluyor. Bunun dışında Nina Zilli'nin son albümü de almak istediğim şeyler listesinde üst sıralarda.

5.Şu sıralar ne dinliyorsun?
Deli gibi The Pierces dinliyorum. Özellikle son albümlerindeki Love You More, Kissing You Goodbye, You'll Be Mine ve Glorious şarkılarını çok beğendim. The Pierces'ı beğenmemin sebebi de sanırım tarzının benim çok sevdiğim ABBA grubununkine benzemesi. Wonder Girls'ün son albümlerinden Stop adlı şarkı da şu sıralar severek dinlediklerimden. Diğer koreli grupların isteyipte başaramadığı çok hoş bir sound yakalamışlar. Zaten son albümleriyle de gruba ayrı bi hava gelmiş. O salak "teletabi tipli sevgi pıtırcıkları" imajlarını değiştirmişler, çok da iyi olmuş.


Mim 2: Sordum Cevapla

1.Hayatınız filme çekilse adı ne olurdu ve hangi müzikler yer alırdı?
Soruya bayıldım :D  "Acemi Filozof" olabilirdi sanırım. Müziklerde Cécile Corbel, Yuki Kajiura, Danny Elfman ve Clint Mansell'ın ortak çalışması olabilirdi.

2.Birşeyleri değiştirme gücünüz olsa neleri değiştirirdiniz?
Beton yığınına dönmüş şehirleri değiştirirdim. Doğayla uyumlu ve insana huzur veren güzel şehirlere dönüşmelerini sağlardım.

3.Sizi en çok etkileyen film sahneleri nelerdir?
El laberinto del fauno'nun son sahnesi, Schindler's List filminde kırmızı mantolu kızın olduğu sahneler, Selvi Boylum Al Yazmalım'ın son sahnesi ve Scent of a Woman'daki dans sahnesi ilk aklıma gelenler.

4.Yaşadığın şehir bir günlüğüne yalnızca sana tahsis edilmiş, senden başka hiç kimse yok. Ne yaparsın?
Kitapçıyı soyardım :D  Sonrada şehrin en sevdiğim yerlerinden birine gidip çalıdığım kitaplardan birini okumaya başlardım.

5. Şu sıralar ilgiyle takip ettiğiniz diziler?
Game of Thrones'un ilk sezonunu kısa sürede bitirdim şimdi sabırsızlıkla yeni sezonu bekliyorum. Sonra, Doctor Who var birde. Diziyi 5. sezondan izlemeye başladım ve dizi feci sardı. Geriden de olsa diziyi takip etmeye çalışıyorum. Ve birde Glee. Aslında öyle çok beğenerek izlediğim bir dizi değil ama yapmış oldukları coverlar ve sergilerdikleri dans performansları sayesinde kendisini izlettiriyor. Bunların dışında Another adlı gerilim, gizem türü bir anime serisi de izliyorum.


Mim 3: 5N1K

1.Ne?
Nutella

2.Nerede?
Mutfakta

3.Ne zaman?
Dün geceydi

4.Neden?
Acıkmıştım :/

5.Nasıl?
Valla ben ekmeğe sürerek yedim ama kaşık kaşık yendiğinde de güzel olduğuna dair bazı söylentiler var

6.Kim?
Ben :D

İşte ilk mimim böyleydi. Yazarken büyük bir zevkle yazdım, umarım sizde zevkle okumuşsunuzdur. Mikal Zia'ya tekrardan teşekkür ederim. Bende Winpohu ile Lee'yi mimliyorum. :)

Lie to Me: Hayal Kırıklığı

3 Mart 2012


Son yazımı yayınlamamın üstünden baya zaman geçti farkındayım. Ama neden bilmiyorum (aslında biliyorum, tamamen tembellikten :D ) bloguma epeydir yazamadım. Gerçi bundan sonra daha düzenli bir şekilde yazmayı planlıyorum. Hakkında yazacak çok şey var. Her ne kadar (geçici bir süreliğine) kore dizisi ve anime izlemeyi bıraksam da daha önce izlediğim dizileri ve animeleri yazmayı düşünüyorum. Yani bir süre cepten yiyeceğim :D

Gelelim bu seferki postumuza...
Coffee Prince ve Goong (Düşlerimin Prensi) dizilerinde ayıla bayıla izlediğim Yoon Eun Hye’nin yeni bir romantik komedide yer alacağını duyunca çok sevinmiştim. Dedim sonunda şeytanın bacağını kıracak ve bomba gibi bir geri dönüş yapacak. Ama başlıktan da anlayacağınız gibi hiçte öyle olmadı. Benim için bu dizi büyük bir hayal kırıklığıydı.

Dizimiz kültür bakanlığında memur olarak çalışan Gong Ah Jung (Yoon Eun Hye) hakkında. Ah Jung okul yıllarında gizliden aşık olduğu kişiye kendini ispatlamak ve kendisini onunla aynı seviyede hissedebilmek için memur sınavlarına girip kazanmayı hedeflemiş ve başarmıştır. Ama bu sırada sevdiği kişi en yakın arkadaşı Yoo So Ran tarafından çoktan kapıldığı için bunun pek de bir önemi kalmaz. Ah Jung ise klasik Türk mantığı yürütüp "n'apalım, kısmet değilmiş. bak hem kötü mü oldu, sırtımızı devlete dayamış olduk" diyerekten iyi-kötü memurluk yapmaya başlar. Seneler sonra esas kızımız ilk aşkını kapan Yoo So Ran ile yeniden karşılaşır. Ona hala bekar olduğunu söyleyip kendini kötü hissetmek istemediğinden, zengin ve genç otel sahibi Hyun Ki Joon (Kang Ji Hwan) ile evli olduğu yalanını uydurur. Sonrada bu yalan giderek büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır. 

Karakterler:

 Gong Ah Jung (Yoon Eun Hye):
Esas kızımız kültür bakanlığında çalışan bir memur. Hyun Ki Joon'la ilgili söylediği yalan o kadar büyür ki gazetelere bile manşet olur. Bu yüzden başı derde girer. Aslında o da bu durumdan rahatsızdır ama Yoo So Ran'a inat devam ettirir. Eun Hye'yi severim ama maalesef Coffee Prince'den beri iyi bir yapımda yer alamadı. Yetenekli olmasına rağmen bu yeteneğini doğru bir şekilde değerlendiremiyor ya da değerlendirecek şansı bir türlü elde edemiyor, bilemiyorum. Bu dizide canlandırdığı ile Düşlerimin Prensi'nde canlandırdığı karakterler birbirine benzer. Bu yüzden o karakteri sevmiş olanlar bunu da sevecektir.

 
 Hyun Ki Joon (Kang Ji Hwan):
Zengin ve genç bir iş adamı. Anne ve babasını kaybetmiş. Bu yüzden o ve kardeşi (yanlış hatırlamıyorsam) halaları tarafından büyütülmüş. Hyun Ki Joon daha önce nişanlı olduğu sevgilisinden kardeşi de ona aşık olduğu için ayrılmak zorunda kalmış. Gong Ah Jung'un söylediği yalan tüm ülkeye yayılınca haliyle rahatsız olur ve Ah Jung'dan bunu düzeltmesini ister. Sonrasında işler ne onun ne de Ah Jung'un planladığı gibi gider. Hatta bunlar bi' ara yalanı devam ettirmeye karar verip sözleşme yapıyorlar falan, neyse işte. Bu oyuncuyu ilk kez bu dizide izledim. Daha önce Coffee House adlı Coffee Prince çakması olduğunu düşündüğüm bir dizide oynamış. Sonradan öğrendim dizi çakma değilmiş ama çok iyi bir dizi de değilmiş. :/

Oh Yoon Joo (Jo Yoon Hee)
Hyun Ki Joon'un eski nişanlısı. Klasik bir kore dizisi 2. kadın tipi. :D  Ki Joon'u sevmesine rağmen ayrılmak zorunda kalmış ve onu hala unutamamış. Ayrıldıktan sonra yurt dışına gitmiş. Dizide geri dönüp Ki Joon'la yeniden sevgili olma çabalarını izliyoruz. 

Hyun Sang Hee (Sung Joon): 
Sang Hee, esas oğlanın uğruna sevdiğininden ayrıldığı pek değerli kardeşi. Aslında bu oğlanla ilgili büyük umutlarım vardı. Kendisine asi ve hırçın küçük kardeş imajı çizilmesine rağmen dizide herhangi bir atraksiyonunu göremedik. İşte şimdi bir atak yapacak, ah olmadı artık bir dahaki sefere derken dizi bitti. :D

 Yoo So Ran (Hong Soo Hyun) - Chun Jae Bum (Ryu Seung Soo):
Bunlar da Gong Ah Jung'un ilk aşkı Chun Jae Bum ve arkadaşının onu sevdiğini bile bile Jae Bum'u kapan Yoo So Ran. Bu çift evli ve mutlu olarak yıllar sonra esas kızımızın karşısına çıkınca esas kızımızda evli olduğuyla ilgili yalan söylemek zorunda kalıyor. Zorunda kalıyor dedim çünkü bu Yoo So Ran denen yaşam formunun hayattaki tek amacı Ah Jung'u küçük düşürmek, ezmek ve onunla rekabet etmek olduğundan esas kızımız bir noktadan sonra kendini daha fazla ezdirmemek için yalan söyleme zorunluluğu hissediyor.


Dizi aslında (mantık hatalarına rağmen) güzel bir şekilde başlıyor. İlk sekiz bölüm dizi türü romantik-komedi olmasından dolayı eğlenceli. Hafiften bayma sinyalleri verse de sıkılmadan izleyebiliyorsunuz. Bunun dışında gerçekten güzel diyebileceğim romantik sahneler vardı. Görsellik açısından esas oğlanla esas kızın ilk öpüştüğü sahne, romantizm açısından da karaoke sahnesi gerçekten çok iyiydi bence. Bunun dışında dizinin fanları kola sahnesini de epey sevmişler ama o bana çok yapmacık geldi doğrusu.


Dizinin bana göre en olumsuz yanı Kore dizilerinde işlenen tüm klişelerin bu dizide kullanılmış olmasıydı. Diziye herhangi olumlu bir şey katmayacağı, aksine sıradanlaştıracağı çok belli olmasına rağmen bu klişelerin kullanılması son derece anlamsızdı. Bu tarz dizilerde normalde tempo dizinin ikinci yarısında azalır, dizi iyice drama bağlar ki ben bunu hiç sevmem. Bunu yapmayıp ilk bölümden son bölüme türünün hakkını iyi bir şekilde veren ve romantizm-komedi-dram üçlüsünü en iyi şekilde dengeleyen diziler genelde bu farklarıyla diğerlerinden sıyrılır ve kaliteli bir yapım olduğunu belli eder. Lie to Me'de ise dizinin ikinci yarısında türün romantik komedi olduğu unutulmuş. Herhangi bir komedi unsuru olmadan klişelerle dolu romantik-dram türünde bir son sekiz bölüm izledik.


Daha önce söylediğim gibi, dizide mantık hatalarının bulunması bir diğer olumsuz yan. İlk bölümde esas kızımız doğrudan Hyun Ki Joon ile evli olduğunu söylememesine, sadece genç ve zengin bir iş adamıyla evli olduğunu söylemesine rağmen bu kişinin, sanki Kore'de başka genç ve zengin iş adamı yokmuş gibi, sadece Hyun Ki Joon olarak düşünülmesi biraz saçmaydı. Ayrıca başta iki kişiye söylenen bu küçük yalanın nasıl tüm ülkeye yayıldığı da belli değil. Dizide sadece birkaç kişiyi telefonlarında bu konudan bahsederken görüyoruz o kadar.


Farkındayım, biraz uzun ve negatif bir yazı oldu. :D Ama başta da söylemiştim. Dizi benim için bir hayal kırıklığıydı. Her ne kadar benimde çok sevdiğim Eun Hye'yi barındırsa ve ilk bölümleri güzel de olsa, diğer Kore dizilerinin yanında Lie to Me'nin sönük kaldığı bir gerçek.

Notum: 6/10